Intensive care nurses' experiences with personal protective equipment during the Covid-19 pandemic in Turkey: a phenomenological study
Özet
Objective: This study aimed to investigate the experiences of intensive care nurses working with personal
protective equipment (PPE) during the COVID-19 epidemic.
Materials and Methods: The study group of the descriptive phenomenological study included 12 intensive
care nurses selected with the purposeful sampling method. Collected through the semi-structured interviews,
the data were coded with the MAXQDA program and evaluated with the content analysis method. The
COREQ checklist was followed.
Results: As a result of the research, two main themes emerged "What will happen to me" and "Me in PPE".
Nurses primarily faced difficulties in accessing PPEs that would protect them.
They experienced ambivalent feelings of anxiety, fear, and confidence regarding the protection of PPE. Some
participants felt inadequate due to inadequate education regarding COVID-19 in the early stages of the
pandemic. They failed to meet many physiological needs while using PPE. The hardships they endured made
them feel angry with other people, and they perceived strict institutional rules on the use of PPE as pressure.
Conclusion: This study provided information on the experiences of intensive care nurses who first started
using PPEs and used them the longest. Intensive care nurses have been adversely affected physiologically
and psychologically due to working with PPE for a long time and without adequate training. It should be
evaluated whether the well-being of nurses is affected by the pandemic process, and psychological support
should be provided accordingly. Strategies should be prepared and implemented to provide nurses with
adequate equipment and guidance in a similar situation.
Key words: COVID-19, personal protective equipment, qualitative research, pandemic, intensive care
nursing. Amaç: Bu çalışma, COVID-19 salgını sırasında yoğun bakım hemşirelerin kişisel koruyucu ekipmanla (KKE) çalışmaya ilişkin deneyimlerini araştırmayı amaçladı. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı fenomenolojik tasarımda olan araştırmanın çalışma grubunu amaçlı örneklem yöntemine göre seçilmiş 12 yoğun bakım hemşiresi oluşturdu. Yarı yapılandırılmış görüşme ile elde edilen veriler MAXQDA programı vasıtasıyla kodlandı ve içerik analiz yöntemi ile değerlendirildi. Bulgular: Araştırmanın sonucunda “bana ne olacak” ve “KKE içindeki ben” olmak üzere iki ana tema oluşturuldu. Hemşireler öncelikle kendilerini, koruyacak KKE’a erişememenin sıkıntısını yaşadılar. KKE’nın koruyuculuğuna ilişkin kaygı ve korku yanında, KKE’a güven gibi çelişkili duygular yaşadıklarını belirttiler. Katılımcılardan bazıları pandeminin ilk dönemlerinde COVID-19’a ilişkin yeterli eğitim almamış olmaya bağlı yetersizlik hissettiklerini ifade ettiler. KKE kullanırken birçok fizyolojik gereksinimleri karşılayamadılar. Yaşadıkları güçlükler diğer insanlara öfke duymalarına neden oldu. KKE ile ilgili katı kurum kurallarını baskı olarak algıladılar. Sonuç: Bu çalışma, KKE ile en erken karşılaşan, en uzun süre çalışan yoğun bakım hemşirelerinin bu süreçteki deneyimlerine ilişkin bilgi sağladı. Yoğun bakım hemşireleri yeterli eğitim olmadan ve uzun süreli KKE ile çalışmaya bağlı fizyolojik ve psikolojik olarak önemli ölçüde olumsuz etkilenmişlerdir. Bu nedenle hemşirelerin iyilik halinin bu süreçten etkilenimi değerlendirilmeli ve psikolojik destek sağlanmalıdır. Benzer bir durumda hemşirelere yeterli ekipman ve rehberlik sağlanması için stratejiler hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.